30 Aralık 2009 Çarşamba

GÜLE GÜLE 2009 VE UMARIM HOŞGELMİŞSİNDİR 2010 :)))))



Merhaba blog dostlarım;


Dükkanla ilgili gelişmeleri merakla beklediğinizi biliyorum. Bende bunları sizlere anlatmak için sabırsızlanıyorum. Allah'a şükürler olsun ki her geçen gün misafirlerimiz [LEZZET EVİyiz ya, o yüzden müşteri kelimesini kaldırdık :))))) ] çoğalıyor. Çorbalarımızı gelip içen Lapseki'de böyle çorba yok diyor. Yemeklerimiz bankacı misafirlerimiz tarafından kabul görüyor. Maşaallah'lar olsun ki biz de her geçen gün işimize daha çok adapte oluyoruz.
Geçen gece annem ve babam, kayınvalidem ve kayınpederim dükkana yemeğe geldiler. Ablam ve eniştem içeride ızgaralarla uğraşırken biz de dükkanı resimledik.




Burada annem anlatıyor kayınvalidem keyifli keyifli dinliyor.





YAŞADIKLARIMDAN
ÖĞRENDİĞİM
BİR ŞEY VAR
Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var
Yaşadın mı yoğun yaşayacaksın bir şeyi
Sevgilin bitkin kalmalı öpülmekten
Sen bitkin düşmelisin koklamaktan bir çiçeği
İnsan saatlerce bakabilir gökyüzüne
Denize saatlerce bakabilir, bir kuşa bir çocuğa
Yaşamak yeryüzünde, onunla karışmaktır
Kopmaz kökler salmaktır oraya
Kucakladın mı sımsıkı kucaklayacaksın arkadaşını
Kavgaya tüm kaslarınla, gövdenle, tutkunla gireceksin
Ve uzandın mı bir kez sıcak kumlara
Bir kum tanesi gibi, bir yaprak gibi, bir taş gibi dinleneceksin
İnsan bütün güzel müzikleri dinlemeli alabildiğine
Hem de tüm benliği seslerle, ezgilerle dolarcasına
İnsan balıklama dalmalı içine hayatın
Bir kayadan zümrüt bir denize dalarcasına.
Uzak ülkeler çekmeli seni, tanımadığın insanlar
Bütün kitapları okumak, bütün hayatları tanımak arzusuyla yanmalısın
Değişmemelisin hiçbir şeyle bir bardak su içmenin mutluluğunu
Fakat ne kadar sevinç varsa yaşamak özlemiyle dolmalısın
Ve kederi de yaşamalısın, namusluca bütün benliğinle
Çünkü acılar da, sevinçler gibi olgunlaştırır insanı
Kanın karışmalı hayatın büyük dolaşımına
Dolaşmalı damarlarında hayatın sonsuz taze kanı
Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara, göğe
bütün evrene karışırcasına
Çünkü ömür dediğimiz şey hayata sunulmuş bir armağandır
Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana

ATAOL BEHRAMOĞLU


2009'un son gününde, 2010 için umutlu olan ben, sizlerle en çok sevdiğim şiiri paylaşmak istedim. Şairin de dediği gibi Yüce Rabbim bize hayatı armağan etti. Bize armağan edilen bu hayatı; hep birlikte sağlıklı, huzurlu, mutlu ve keşkelerin hiç olmadığı yarınlarla geçirelim dileğindeyim. Yeni yılınız kutlu olsun.

18 Kasım 2009 Çarşamba

ALLAH NASİP ETTİ VE OLDU :)



            Sevgili arkadaşlarım;  

        Son 2 haftadan beri çok güzel ama bir o kadar da yorucu günler geçirdim. Bunları sizinle payalaşmak için sabırsızlanıyorum. 

      Öncelikle eşim 2 haftalık izine ayrıldı. Ben Muğla'ya daha önce hiç gitmemiştim. Eşim ise Muğla'da okumuştu. Muğla'ya, Marmaris'e beni götürmek, tanıtmak, planları arasındaydı. Yağmur çamur demedik önce bir İzmir yaptık [Gamzeli anne seni görmeye gelemediğim için bana kırılma olur mu :(    ] Havalar düzelince de Muğla ve Marmaris... Ama ne yazık ki orada fazla olamadık. Çünkü Lapseki'ye erken dönmeliydik. Dönünce beni yepyeni, değişik bir maraton bekliyordu.








      Size asıl duyurmak istediğim ablamın ev yemekleri üzerine açtığı dört masalı dükkanımızda birlikte çalışmamızdı. İsmimiz 7 RENK LEZZET EVİ... Faaliyete girdik 3 günden beri çalışıyoruz bile :) hayallerimiz gerçek oldu. Lapseki küçük müşteri tutmak biraz zor olur bunun bilincindeyiz ama İnşaallah  uzun ömürlü olur. Azimliyiz.

          Bu konuda tecrübeli arkadaşlarımın önerilerini bekliyorum. 

          Bu arada son yaptığım el işlerini de sizlerle paylaşınca iyice rahatlayacağım....




Ben şimdilik gidiyorum arkadaşlar. Bir daha ki havadise kadar hoşçakalınnnnnn :)))))

21 Ekim 2009 Çarşamba

BU BENİM İKİNCİ MİMİM :)

Sevgili arkadaşım içimdeki yolculuk ''kızlaaaar mime bekleniyorsunuz'' dedi ve bende kağıdı kalemi elime aldım başladım soruları yanıtlamaya...

Soru 1 _En sevdiğiniz 3 çiçek ismi?

Papatya (yeğenim canberk bana papatya teyzem der sürekli o yüzden)
Gül (eşim sayesinde)
Hanımeli (İzmir'de yaşarken bahçemize hanımeli ekmiştik. yeğenlerimde pervin ve canberk sürekli hanımelinin çiçeklerinden koparıp odama getirip komidinin üzerine koyarlardı. Tabiii bu duruma anneanneleri kızardı onlarda ''teyzemin odası mis gibi koksun diye kopardık '' deyince anneanneleri yumuşardı)

Ben sevdiğim dördüncü çiçek ismini de vermek istiyorum

Leylak (İzmir'deyken çok sevdiğim Meliha teyzeminde bahçesinde leylakları vardı. Çocukluğumdan itibaren her yıl leylaklardan bir buket yapıp, getirerek, ''Reyhan evde mi?'' diye sorardı anneme ve mis gibi kokan o leylakları bana armağan ederdi. Ama bende çeyizimi almaya geldiklerinde eşimin bana aldığı gülleri giderken ona armağan etmiştim. kurutup saklayacağını söylemiş çok duygulanmıştı.
Evet arkadaşlarım ben sadece 4 çiçek severim gül, papatya, hanımeli ve leylak :)

Soru2_Gerçekleşmesini istediğiniz 3 hayaliniz?

Gülay ablamla ortak dükkan açmak hayali hep vardı. Gelgelelim ben müzik işi üzerine dedikçe o hep yemek üzerine derdi. Sonunda bu yaz yemek işinde uzlaştık . Birgün çaybahçesinde oturduk ve başladık hayal kurmaya...
Dükkanımızı tuttuk. Badana ve boyamızı bile kendimiz yaptık. (Aslında badana ve boyadan hiç anlamam) İş başı yapma zamanı geldi ve pembe önlüklerimizi takınıp geçtik mutfağa... Tanıştığımız esnaf arkadaşlara ilk gün yaptıklarımızdan ikram ettik, ikinci gün beğendikleri için geldiler. Kısa zamanda büyüdük büyüdük :)
Az kalsın gerçek oluyordu ama :) dükkan falan tuttuk gerçekte. Olamadı çünkü öğrendik ki ehliyetli olmak gerekiyormuş. Ama yılmadık hayallerimizin yine peşindeyiz belki de kursuna gideriz dedik ve şimdilik askıya aldık.

Soru3_En sevdiğiniz ve en sevmediğiniz 3 huyunuz?

En sevdiğim huylarım; 1- Dobra oluşum (Bu huyum kimi zaman birilerinin huzurunu
kaçırıyor ama ben bu huyumu çok seviyorum)
2_Çok merhametliyim.
3_Mutlu olmayı bilirim.


En sevmediğim huylarım; 1_Her şeyi kendime dert ederim.
2_Karşımda konuşan kişi çok dikkatli olmalıdır.
3_Bana söylenen hiçbir kötü sözü unutmam.

Soru4_Gıcık olduğunuz 3 hareket nedir?

1_ El şakası
2_ Kafamın karışık olduğu sırada birinin yanımda çiğdem yemesi
3_Kıskanç bakışlar

Soru5_Bu benim bu güne kadar olan en kara günümdü, dünya başıma yıkıldı ve bir daha ayağa
kalkamam diye düşündüğünüz olay nedir?

Dünya yakışıklısı oğlum Haktan'ı kaybettiğim gün

Fundacım umarım yanıtlarımı beğenmişsindir :)

24 Eylül 2009 Perşembe

ALİ'Yİ TANIYOR MUSUNUZ?

                   Ali pazar sabahı saat 08:30 da uyandı. Cuma günü okuldan gelirken, bu hafta sonundan, önceki haftalardan eksik kalan derslerini tamamlamak ve önündeki hafta içindeki sınavlara hazırlanmak açısından çok iyi yararlanmaya karar vermişti.Bu sebeple cuma akşam üstünü ve geceyi çok iyi geçirdi.Evde müzik dinledi, TV seyretti ve geç saatte yattı. Cumartesi günü de arkadaşlarıyla beraber oldu, evin içinde gezindi, zamanın nasıl akıp gittiğini fark etmedi. Ders çalışmadığı için zaman zaman biraz rahatsızlık duyduğu oldu, ancak içinden gelen bir huzursuzluğu: ''önümde koskoca bir pazar var'', diyerek bastırdı. 

                 Pazar sabahı Ali, işte bu şartlar altında 8:30'da uyandı önce güzel bir tatil kahvaltısı yaptı. Sonra gazeteleri okuyup ders çalışmaya karar verdi. Gazeteler bittiğinde 10:30 olmuştu. TV'deki sabah filmine bir göz atıp çalışma odasına geçmek istedi. Fakat film öyle güzel ve heyecanlıydı ki, önünde koskoca bir pazar gününün olduğunu düşünerek bu filmi izlemesinde bir sakınca olmadığına karar verdi.

                 Film bittiğinde saat 12:30'du ve hafta içi günlerde bu saatte yemek yemeye alışmış olduğu için karnı acıktı. Annesinin özenle hazırladığı yemekleri yiyip, evdekilerle sohbet ettikten sonra çalışma odasına yöneldi. Fakat tam bu sırada TV'den naklen yayın programı başlamış ve haftanın en önemli maçı ekrana gelmişti. Bu maçı seyretmek için insanların birbirini çiğneyip dünyanın parasını verdiklerini düşününce, ayağına kadar gelen bu maçı seyretmenin büyük kayıp olacağını düşündü. Maç biter bitmez sıkı bir şekilde çalışmaya başlamaya karar vererek, maçı izlemeye koyuldu.

                Naklen yayın bitip, Ali'nin kafası haftanın spor olayları ile doluyken, annesi çayı hazırladığını duyurdu. Ali çayı içip derse geçmenin daha doğru olacağına karar verdi. Çay bittiğinde Ali'nin üzerine bir ağırlık çökmüştü. Haftanın gerginliği ve çayla birlike yenilenler Ali'yi gevşetmişti. Ali bu yorgunlukla ''nasıl olsa verimli çalışamam'' diye düşündü ve dinlendikten sonra çalışmaya başlamaya karar verdi.

                Saat 18:00 sıralarında Ali içindeki huzursuzluğu bastırmaya gayret ederek uyandığında, çalışma masasına yönelirken televizyonda en sevdiği dizilerden birinin başladığını duydu. Derse bundan sonra başlamaya ve sadece önemli iki 2 dersi çalışmaya karar vererek TV'deki dizi filmi seyretti. Bu sebeple Ali kendi kendine şöyle dedi: ''Bugün çalışamadım, ama söz yarın çalışacağım'' ve yarı sıkıntılı, yarı huzurlu odasının yolunu tuttu. Ancak çalışmak için değil, uyumak için.   

                 Şimdi size bir sorum var. Hikayede yer alan Ali'yi tanıyor musunuz?

                  Bu soru şöyle sorulabilir: Ali'yi tanımayan var mı? ''Herkesin içinde'' hikayedeki Ali'den bir parça yok mu? Önce istediğini yapmak isteyen, sonra kendisinden istenileni yapmaya yönelen ve bu sebeple sorumluluğunu erteleyen; ders çalışmaya çok önem veren ve bu sebeple önce aradaki ayrıntıları ortadan kaldırıp, ders çalışmak için kendisine kesintisiz bir zaman çıkartmaya çalışan ancak bu zamanı hiç bulamayan ve bütün süreyi daha az önemli işlerde veya kendisine haz verecek etkinliklerde kullanarak geçiren, aklından ders çalışması gerektiğini de bütünüyle çıkartamadığı için, kendisine zevk verecek olanları yaparken de tam anlamıyla rahat etmeyen ve kendisini huzursuz hisseden...

       HEPİMİZ BU ALİ'YLE ZAMAN ZAMAN KARŞILAŞMIYOR MUYUZ?

              Evvvveeeeet! blog dostlarım öncelikle hepinizin geçmiş bayramınızın hayırlara vesile olmasını dilerim. Sonrada bu gün ilk ders günü olduğu için başta benim minik yeğenlerim olmak üzere tüm öğrencilere hayırlı, verimli bir ders yılı dilerim.

               Ali'yi tanıyor musunuz? hikayesini ben büyük sınav öncesi okumuştum ve hoşuma gitmişti. Sizlerle paylaşarak, benim her yönden sorumluluk sahibi arkadaşlarımın yavrularına okumasını istedim ve istedim ki! Ali'ye hiç zaman ayırmayalım.      

 


7 Eylül 2009 Pazartesi

OYSA Kİ!

Sevgili blog dostlarım;


Ramazan ayı herkese hayırlı olsun diyerek sözlerime başlamak istiyorum.Uzun zamandır sizlerle ilgilenemediğim için de çok üzgün olduğumu belirtmeliyim.
Öncelikle İzmirdeydim. İzmir'e bir gittim baktım ki! Uzun yıllar komşuluk yaptığımız Ömür ablam kurdele nakışına başlamış. Hemen alırsın kurdeleyi, kasnağı, iğneyi gidersin kapısına. Sağ olsun bütün bildiklerini benimle paylaştı. Ramazandan sonra bütün öğrendiklerimi uygulayacağım.
Ömür ablam, yeğeni Senih, Senih'in çok sevdiği oyuncağı ve ben :)
Merak eden arkadaşlarım için ömür ablam ve kız kardeşinin kurdele nakışı ile yaptığı bazı uygulamalar. Sadece bazıları :))))




Buradan İzmir'e giderken planlar yapmıştım. Kendimi o kadar kurdele nakışına kaptırmışım ki! Arkadaşlarımla bile görüşemedim. Yalnız Çanakkale'ye dönmeden önce son kez kemeraltına gitmiştim. Dönüşte otobüse bindiğimde liseden bir arkadaşımla karşılaştım. Kısa yolculuğumuz süresince ben anlattım, o anlattı. Ertesi gün döneceğimi söylediğimde; Niçin haber vermedin? diyerek sitem yaptı birazcık ama sonuçta ikimizide bu tesadüf çok mutlu etmişti...

...

........Aaaaaaa İzmir'den döndükten sonra size anlatmayı çok istediğim bir durum yaşadık ailece sevgili dostlarım.

Annemin izlerini kaybettiği, annesi tarafından akrabaları her aklına geldiğinde içi burkulurdu. Bu durum bizi de çok üzerdi. Ablam eskiye ait o kapıyı çalmış, bu kapıyı çalmış sonunda annemin 40 yıl görüşemediği, Fatma teyzenin telefon numarasını ele geçirmiş. İlk önce onları telefonda konuşturduk. Birkaç gün sonra da çoluk çocuk toplanıp, Burhaniye'ye gittik. Toplam 3 arabaydık. Annemin duyduğu üzüntü bizi de çok üzdüğünden hiçbirimiz hayır gidemeyiz demedi. Bir gittik baktık ki! Fatma teyze'de çocuklarını, torunlarını, ağabeyini, yengesini, yeğenlerini vs. çağırmış. Böylece biz küçükler tanışmış, büyüklerimiz de görüşüp hasret gidermiş oldu. O günümüz film gibi geçti. Hem konuşuldu, hem ağlaşıldı. Ama bundan sonra sık sık görüşülecek...

...

Edirne gidip gezmek istediğimiz yerler arasındaydı. Özellikle ''Selimiye Camii''. Birkaç gün önce Edirne'ye de gitmek nasip oldu.

...

Bakıyorum da hava değişti. Yaz bitti. Oysa ki! arkadaşlarım yaza üzgün başlamıştım, (Doğumuma 3hafta kala, erken doğumla bir erkek bebek dünyaya getirdim 18 Nisan'da. İsmi Haktan'dı. Ne yazık ki! Sadece 5 gün yaşadı. Hak'tan geldi, Hakk'a gitti benim canım oğlum. O anda dünya başıma yıkıldı sandım. Ama sıkıntıyı veren Allah'ım, sabrını da veriyor. Neyse ki depresyona, psikolojik bunalıma girmeden atlattım bu durumu. Öncelikle arkadaşım Gamzeli-anne blog önerdi ve sizi buldum.Oraya gittim buraya gittim toparladım kendimi. Şimdi de diyorum ki! Allah'ım bana evlatların en hayırlısını nasip etti . Attığımız her adımda şükürler olsun, hamd olsun!.. Rabbimiz o kadar büyük ki!) mutlu bitiriyorum.

Ben gezmelerdeyken beni merak edipte neredesin diye mesaj gönderen arkadaşlarıma sonsuz teşekkürler. Ben buradayım buldum sizi bırakır mıyım hiç? :)))

10 Temmuz 2009 Cuma

YOLUNUZ ALTINOLUK'A DÜŞERSE... :)


Sevgili blog dostlarım;

Laf aramızda 7 temmuz bizim evlilik yıldönümümüzdü.

Eşim her zamanki gibi sabah uyanıp işe gitti. Ama kahvaltısız güne başlayamayan eşim o gün kahvaltı etmek istememişti. Bana sürpriz hazırlığında olduğunu anlamam lazımdı. Eşim gittikten sonra ben tekrar yatıp, uyudum. Bir saat sonra zilin sesine uyandım kapıyı açtım. Gelen eşimdi, çok şaşırmıştım. Ve bana:

-Hadi çabuk giyin gidiyoruz. dedi

-Nereye gidiyoruz? diye sordum

-Kahvaltıya... dedi

Çanakkale'yi geçtiğimiz halde hala gitmeye devam ediyorduk.Meğer eşimin planları arasında, tam bir gezme meraklısı olan beni, Altınoluk'a götürmek varmış. Sonunda Altınoluk'a geldik.
Altınoluk'un sahili çok hareketli ve güzel ama yukarki kısımları daha da güzel. Denizi kuşbakışı gören tepelerinde çay bahçeleri, tarihi evler, binalar falan var.

Doğma büyüme İzmir'li olan ben, İzmir'im çay bahçesini buldum ve hemen en manzaralı masasına yerleştik. Ve oranın peynirli gözlemeleriyle kahvaltımızı ettik. Biraz dinlenip yürüyerek mahallelerini gezmeye başladık. Bazı sokakları o kadar dar ki! araba kesinlikle geçemez.Tarihi evlerin, binaların bazıları yıkılmadan onarımları yapılarak günümüze taşınmış.

Abdullah Efendi'nin Konağı tabelalarını takip ederek Konağı bulduk ve müze haline getirilen içini gezdik. Eski zaman eşyaları ve kıyafetleri ile donatılmıştı içi. Ayrıca TRT'de yayınlanmış ''Zeytin Dalı'' adlı dizi film bu konakta çevrilmiş. İzleyenler çok iyi bilirler ama ben o diziyi izlememiştim.
Konaktan çıktık ve gezmeye devam ettik. El dokuması halılar, keçelerden yapılmış aksesuarlar benim çok ilgimi çekti. En fazla da oralarda oyalandım.

Gün uzundu ve kendimizi çok yormamamız gerekti. Arabaya gidip biraz dinlendik. Eşimle ikimiz uyuyakalmıştık ki! Tren sireniyle uyandık. Burada tren ne arasın diye şakalaşırken eşimle baktık ki!

Altınoluk Belediyesi almış bir traktörü, arkasına da süslü bir vagon yapmış, insanları doldurmuş içine, sirenini çala çala , sahile gitmek isteyenleri aşağıya, sakinlik ve temiz hava isteyenleri yukarıya getirip götürüyordu.

Artık hava kararmaya başlamış karnımız da açıkmıştı. Bizde yukarıdaki gezimizi bitirmiş, sahile inip akşam yemeğimizi yiyecektik. Hemen indik ve deniz kenarında bir restorant bulduk. Denizi seyrede seyrede yemeğimizi bitirdik. Ve sonrada türkü gecesine katıldık. Bitmesini beklemeden dönüş için yola koyulduk.

Biz 2 yıl önce ablamın doğum gününde evlenmiştik. Ablamın doğum gününü kutlamadan olmazdı. Biz oraya gittiğimizde ablam evinin balkonunda oturuyordu. İyi ki doğdun Leman abla sesiyle irkildi , pastasını görünce de çok sevindi. Evimize geç saatte dönmüş, günümüzü çok güzel bir şekilde sonlandırmıştık.

Eğer bir gün yolunuz Altınoluk'a düşerse... Altını üstüne getirmeden dönmeyin sakın!

23 Haziran 2009 Salı

ÇEMBERİMDE GÜL OYA...
Peki bunların dışında kimdir Reyhan?
Becerikli midir? Elinden el işi falan gelir mi?
- Çevresinde becerikli olduğu söylenir. El işlerinden anlar ve büyük zevkle yapar. Tülbent oyaları, süslü yelekler, şallar v.s....



Anneler, bebeklerinin göbeği düştüğü zaman düşen göbeğini ya cami bahçesine ya çocuklarının okumasını istedikleri okul bahçesine bırakırlarmış.
- Söylemesi ayıp benim göbeğim düğme kavanozunun içinde :) Annem dışarı çıkarmaya kıyamayıp düğme kavonozunun içine koymuş.
Anneme geçenlerde şaka yapmak için;
''Anne artık çıkar göbeğimi düğme kavanozunun içinden. Sen onu düğme kavanozunun içine koydun bende oturup sürekli el işi yapıyorum'' dedim.
Annem beni dinledi ve çıkardı ama şimdiki yeri ile ilgili ne desem beğenirsiniz!
- Evet şimdi de cüzdanında taşıyor :)


EVEEETTTT ŞİMDİ DE MARİFETLERİM :)


Bu oyanın ismi beşi bir yerde. Peki neden beşi bir yerde diye soracak olursanız; çünkü 5 tane puldan oluşuyor :) :) :) :)







Bu örneği o kadar çok sevdim ki her rengini yaptım :) :) :)