Burada annem anlatıyor kayınvalidem keyifli keyifli dinliyor.
YAŞADIKLARIMDAN
Sevgili arkadaşlarım;
Son 2 haftadan beri çok güzel ama bir o kadar da yorucu günler geçirdim. Bunları sizinle payalaşmak için sabırsızlanıyorum.
Öncelikle eşim 2 haftalık izine ayrıldı. Ben Muğla'ya daha önce hiç gitmemiştim. Eşim ise Muğla'da okumuştu. Muğla'ya, Marmaris'e beni götürmek, tanıtmak, planları arasındaydı. Yağmur çamur demedik önce bir İzmir yaptık [Gamzeli anne seni görmeye gelemediğim için bana kırılma olur mu :( ] Havalar düzelince de Muğla ve Marmaris... Ama ne yazık ki orada fazla olamadık. Çünkü Lapseki'ye erken dönmeliydik. Dönünce beni yepyeni, değişik bir maraton bekliyordu.
Size asıl duyurmak istediğim ablamın ev yemekleri üzerine açtığı dört masalı dükkanımızda birlikte çalışmamızdı. İsmimiz 7 RENK LEZZET EVİ... Faaliyete girdik 3 günden beri çalışıyoruz bile :) hayallerimiz gerçek oldu. Lapseki küçük müşteri tutmak biraz zor olur bunun bilincindeyiz ama İnşaallah uzun ömürlü olur. Azimliyiz.
Bu konuda tecrübeli arkadaşlarımın önerilerini bekliyorum.
Bu arada son yaptığım el işlerini de sizlerle paylaşınca iyice rahatlayacağım....
Ben şimdilik gidiyorum arkadaşlar. Bir daha ki havadise kadar hoşçakalınnnnnn :)))))
Ali pazar sabahı saat 08:30 da uyandı. Cuma günü okuldan gelirken, bu hafta sonundan, önceki haftalardan eksik kalan derslerini tamamlamak ve önündeki hafta içindeki sınavlara hazırlanmak açısından çok iyi yararlanmaya karar vermişti.Bu sebeple cuma akşam üstünü ve geceyi çok iyi geçirdi.Evde müzik dinledi, TV seyretti ve geç saatte yattı. Cumartesi günü de arkadaşlarıyla beraber oldu, evin içinde gezindi, zamanın nasıl akıp gittiğini fark etmedi. Ders çalışmadığı için zaman zaman biraz rahatsızlık duyduğu oldu, ancak içinden gelen bir huzursuzluğu: ''önümde koskoca bir pazar var'', diyerek bastırdı.
Pazar sabahı Ali, işte bu şartlar altında 8:30'da uyandı önce güzel bir tatil kahvaltısı yaptı. Sonra gazeteleri okuyup ders çalışmaya karar verdi. Gazeteler bittiğinde 10:30 olmuştu. TV'deki sabah filmine bir göz atıp çalışma odasına geçmek istedi. Fakat film öyle güzel ve heyecanlıydı ki, önünde koskoca bir pazar gününün olduğunu düşünerek bu filmi izlemesinde bir sakınca olmadığına karar verdi.
Film bittiğinde saat 12:30'du ve hafta içi günlerde bu saatte yemek yemeye alışmış olduğu için karnı acıktı. Annesinin özenle hazırladığı yemekleri yiyip, evdekilerle sohbet ettikten sonra çalışma odasına yöneldi. Fakat tam bu sırada TV'den naklen yayın programı başlamış ve haftanın en önemli maçı ekrana gelmişti. Bu maçı seyretmek için insanların birbirini çiğneyip dünyanın parasını verdiklerini düşününce, ayağına kadar gelen bu maçı seyretmenin büyük kayıp olacağını düşündü. Maç biter bitmez sıkı bir şekilde çalışmaya başlamaya karar vererek, maçı izlemeye koyuldu.
Naklen yayın bitip, Ali'nin kafası haftanın spor olayları ile doluyken, annesi çayı hazırladığını duyurdu. Ali çayı içip derse geçmenin daha doğru olacağına karar verdi. Çay bittiğinde Ali'nin üzerine bir ağırlık çökmüştü. Haftanın gerginliği ve çayla birlike yenilenler Ali'yi gevşetmişti. Ali bu yorgunlukla ''nasıl olsa verimli çalışamam'' diye düşündü ve dinlendikten sonra çalışmaya başlamaya karar verdi.
Saat 18:00 sıralarında Ali içindeki huzursuzluğu bastırmaya gayret ederek uyandığında, çalışma masasına yönelirken televizyonda en sevdiği dizilerden birinin başladığını duydu. Derse bundan sonra başlamaya ve sadece önemli iki 2 dersi çalışmaya karar vererek TV'deki dizi filmi seyretti. Bu sebeple Ali kendi kendine şöyle dedi: ''Bugün çalışamadım, ama söz yarın çalışacağım'' ve yarı sıkıntılı, yarı huzurlu odasının yolunu tuttu. Ancak çalışmak için değil, uyumak için.
Şimdi size bir sorum var. Hikayede yer alan Ali'yi tanıyor musunuz?
Bu soru şöyle sorulabilir: Ali'yi tanımayan var mı? ''Herkesin içinde'' hikayedeki Ali'den bir parça yok mu? Önce istediğini yapmak isteyen, sonra kendisinden istenileni yapmaya yönelen ve bu sebeple sorumluluğunu erteleyen; ders çalışmaya çok önem veren ve bu sebeple önce aradaki ayrıntıları ortadan kaldırıp, ders çalışmak için kendisine kesintisiz bir zaman çıkartmaya çalışan ancak bu zamanı hiç bulamayan ve bütün süreyi daha az önemli işlerde veya kendisine haz verecek etkinliklerde kullanarak geçiren, aklından ders çalışması gerektiğini de bütünüyle çıkartamadığı için, kendisine zevk verecek olanları yaparken de tam anlamıyla rahat etmeyen ve kendisini huzursuz hisseden...
HEPİMİZ BU ALİ'YLE ZAMAN ZAMAN KARŞILAŞMIYOR MUYUZ?
Evvvveeeeet! blog dostlarım öncelikle hepinizin geçmiş bayramınızın hayırlara vesile olmasını dilerim. Sonrada bu gün ilk ders günü olduğu için başta benim minik yeğenlerim olmak üzere tüm öğrencilere hayırlı, verimli bir ders yılı dilerim.
Ali'yi tanıyor musunuz? hikayesini ben büyük sınav öncesi okumuştum ve hoşuma gitmişti. Sizlerle paylaşarak, benim her yönden sorumluluk sahibi arkadaşlarımın yavrularına okumasını istedim ve istedim ki! Ali'ye hiç zaman ayırmayalım.
Buradan İzmir'e giderken planlar yapmıştım. Kendimi o kadar kurdele nakışına kaptırmışım ki! Arkadaşlarımla bile görüşemedim. Yalnız Çanakkale'ye dönmeden önce son kez kemeraltına gitmiştim. Dönüşte otobüse bindiğimde liseden bir arkadaşımla karşılaştım. Kısa yolculuğumuz süresince ben anlattım, o anlattı. Ertesi gün döneceğimi söylediğimde; Niçin haber vermedin? diyerek sitem yaptı birazcık ama sonuçta ikimizide bu tesadüf çok mutlu etmişti...
...
........Aaaaaaa İzmir'den döndükten sonra size anlatmayı çok istediğim bir durum yaşadık ailece sevgili dostlarım.
Annemin izlerini kaybettiği, annesi tarafından akrabaları her aklına geldiğinde içi burkulurdu. Bu durum bizi de çok üzerdi. Ablam eskiye ait o kapıyı çalmış, bu kapıyı çalmış sonunda annemin 40 yıl görüşemediği, Fatma teyzenin telefon numarasını ele geçirmiş. İlk önce onları telefonda konuşturduk. Birkaç gün sonra da çoluk çocuk toplanıp, Burhaniye'ye gittik. Toplam 3 arabaydık. Annemin duyduğu üzüntü bizi de çok üzdüğünden hiçbirimiz hayır gidemeyiz demedi. Bir gittik baktık ki! Fatma teyze'de çocuklarını, torunlarını, ağabeyini, yengesini, yeğenlerini vs. çağırmış. Böylece biz küçükler tanışmış, büyüklerimiz de görüşüp hasret gidermiş oldu. O günümüz film gibi geçti. Hem konuşuldu, hem ağlaşıldı. Ama bundan sonra sık sık görüşülecek...
...
Edirne gidip gezmek istediğimiz yerler arasındaydı. Özellikle ''Selimiye Camii''. Birkaç gün önce Edirne'ye de gitmek nasip oldu.
...
Bakıyorum da hava değişti. Yaz bitti. Oysa ki! arkadaşlarım yaza üzgün başlamıştım, (Doğumuma 3hafta kala, erken doğumla bir erkek bebek dünyaya getirdim 18 Nisan'da. İsmi Haktan'dı. Ne yazık ki! Sadece 5 gün yaşadı. Hak'tan geldi, Hakk'a gitti benim canım oğlum. O anda dünya başıma yıkıldı sandım. Ama sıkıntıyı veren Allah'ım, sabrını da veriyor. Neyse ki depresyona, psikolojik bunalıma girmeden atlattım bu durumu. Öncelikle arkadaşım Gamzeli-anne blog önerdi ve sizi buldum.Oraya gittim buraya gittim toparladım kendimi. Şimdi de diyorum ki! Allah'ım bana evlatların en hayırlısını nasip etti . Attığımız her adımda şükürler olsun, hamd olsun!.. Rabbimiz o kadar büyük ki!) mutlu bitiriyorum.
Ben gezmelerdeyken beni merak edipte neredesin diye mesaj gönderen arkadaşlarıma sonsuz teşekkürler. Ben buradayım buldum sizi bırakır mıyım hiç? :)))
Anneler, bebeklerinin göbeği düştüğü zaman düşen göbeğini ya cami bahçesine ya çocuklarının okumasını istedikleri okul bahçesine bırakırlarmış.
- Söylemesi ayıp benim göbeğim düğme kavanozunun içinde :) Annem dışarı çıkarmaya kıyamayıp düğme kavonozunun içine koymuş.
Anneme geçenlerde şaka yapmak için;
''Anne artık çıkar göbeğimi düğme kavanozunun içinden. Sen onu düğme kavanozunun içine koydun bende oturup sürekli el işi yapıyorum'' dedim.
Annem beni dinledi ve çıkardı ama şimdiki yeri ile ilgili ne desem beğenirsiniz!
- Evet şimdi de cüzdanında taşıyor :)